Ekran kartının ayarlar kısmından olur o. Nvidia, Intel veya Ati artık neyse.

Malesef ülkemizde plaza etrafında 1 tur atıp geri bırakıyorsun:)

o arkadaşlar (vlogger) aracın reklamını bedava yaptıkları için, o sürelerde test edebiliyorlar büyük ihtimalle.

bende aracımı almadan önce, aynı model bir aracı 2 günlüğüne kiralamıştım. ücretli olsa da test sürüşünü istediğim gibi gerçekleştirmiş oldum.

hocam 15-20 dakika bile sürmez. Genelde bir tur atıp bırakıyorsunuz. Uzun dönem için ancak kiralayabilirsiniz.

icloud.com'a giriş yapıp baktığınızda fotoğraflar yok mu?

yok, sanki hiç yedek alınmamış gibi.

aynı şey benim de başıma geldi iclouda güvenip telefonu değiştirdim yedek falan almadım girdim hiçbişi yok halbuki daha önce defalarca bu yöntemi kullanmıştım.

Ekstra yer alınca aynı hesap üzerinden devam edilmiyor mu? Neden fotoğrafları sildiniz ki?

bir tane fm transmitter alacaksın kulaklık girişine takılanlardan. cep telefonunda spotify açıcan kulaklık girişine de bunu takıcan. sonra fm transmitter üzerinden yayın yapacağı kanalı ayarlayacan atıyorum 104.9. sonra da arabanın fm radyosundan bu kanalı açıcan.

p.globalsources.com

@mr goodcat kulaklik girisi olsa cift tarafli jackli kablo kullanirdi bence.


Diyecegim:
Fm transmitter, cakmak girisinden olanlar. 2007 passatta kullandik. Bos frekans sehirden sehre degisebiliyor. Cok berrak bir ses vermemekle birlikte o kadar da kotu degil. Gayet idare eder bi yontem

urun.n11.com

kukaklik girişi yok, evet. çakmak girişinin çalıştığını da sanmiyorum. paslı.

frekans cihazlari tatmin edici degil,cok bir para degil ama gecici cozum.bir oto elektrikci veya oto ses sistemi ile ugrasan bir dukkana gidip aux tesisati yaptirabilirsin,hatta kendin bile yapabilirsin.bir uc takip teypin bos portuna veya kullanilmayan portuna monte edilecek.ikinci cozumde 70-80 liraya herbirseyin oldugu teyplerden bir tane taktirmak

www.hepsiburada.com


Direkt bluettothlu olan da varmış. Çakmak çalışıyorsa en uygun çözüm bu.

@kuehles blondes

bir daha okuyun.

"cep telefonunda spotify açıcan kulaklık girişine de bunu takıcan"

www.yapbialisveris.com buda ucuzu usttekinin ben kullanmıstım bi ara boş frekans bulman gerekiyo zor oluyo bazen

ileride birisi merak eder de karşısına bu başlık çıkarsa diye yaptığım çözümü anlatayım.

bir tane aux kablosu alıyorsun. bir tarafındaki jakı kesiyorsun. içinden üç tane kablo çıkıyor. elektrikçilerde pabuç denen bir şey var. onlardan alıp bu üç kabloya monte ediyorsun. sonra teybi çıkartıp arkasında bulunan girişlerden boşta olanlardan en soldaki üç tanesine bu pabuçları yerleştiriyorsun. sesi alana kadar bu üç tanenin yerini değiştirebilirsin. bu kadar.

Aynı sorun bizde de vardı, şundan aldık bi tane.
www.jbl.com

Her ne kadar aracın ses sisteminden faydalanamasak da, bu alet işimizi görüyor. Hem taşınabilir de, farklı yerlerde de işimize yarayabilir.

yapabilir misini bilemem sana bağlı, ama burada sorun alkolle değil senin alkolle ilişki kurma şeklinle, ne zaman hangi durumlarda içme ihtiyacı hissetmenle hatta ihtiyaç da değil de onunla neyin eksikliğini giderip neyin yerine koyduğunla alakalı.

ilişki kurma şeklini zevk için olmaktan ibaret bırakabilir misin? yani bu soruya nasıl cevap verdiğin önemli.
yoksa her şarap içen niye alkolik olmuyo, ilişki kurma şekli farklı.

kimisi yatmadan önce kitap okur, kimisi vardır bir marifeti onu icra eder, kimisi sevişir, kimisi survivor izler, kimisi çıkar yalnız ya da yanındakiyle güzel bir yürüyüş yapar, kimisi gider bir mekana bankonun önünde bir başına iki bira içer, kimisi alır arkadaşlarını gider bir mekana iki bira eşliğinde sohbet eder.

ben bunların bir kısmını yapıyor, yaparken yanında da şarap içiyorum. olay bundan ibaret.

ben kendim tecrübe etmedim, yani hiç alkolik olup sonra bundan dönmedim, ama doktorların dediği bedenin kimyasının değişimiyle alakalı, o hep verdikleri cevaplar da ondan. alkol olmazsa olmaz haline geldikçe, bünye de kendini ona göre ayarlıyor, sonra bir aşamada hani şekerin düştüğünde şekerli bir şeyler yeme isteği gelir ya, bünyendeki alkol oranın düştüğünde de öyle bir istek geliyor. benzetme kötü de demek istediğim, mikdarı içme sıklığı aynı olsa da her insan alkolik olmuyo, yani ırsi bir tarafı da var işin.

doktorların dediği, o evvelinde olan süreci tetiklemesiyle ilgili, yani ona tamamen yasak koyma dışında bir çözüm bulamıyolar. sigara için de benzerini söylerler. ya da diyetisyenler de sanırım o mantıkla hareket ediyor, yani benim gittiklerim öyleydi. yani senin işi tadında bırakamıycağını varsayıyolar.

bırakırım diyebiliyosan, dedikleri boşa çıkar. ama olmazsa, yine aynı yere çıkarsın.

günde 2+ litre şarapla sağlıklı bir hayat mı? birkaç seneye kalmadan mefta olursun.

hayata ayak uyduracaksan ayarını tutturman lazım.

zevklerden vazgecerek yaşanmaz diyon da vazgeçilmeyecek zevk yok bence ya olmamalı. birini bırakıp başka bisürü şeyle yerini pekala doldurabilirsin. ya da birine müptela olup diğer herşeyi kaçırabilirsin. ki öyle de yapıyoruz. bunun adı zevk değil bağımlılık. ve bence en büyük keyif, zevk, haz her neyse işte o da iradeli olmak.
ben de tam sigarayı bırakmayı ciddi ciddi düşünüyodum şimdi. galiba bırakcam.

Hocam eger gunde iki kadehle yetinebileceksen bir sey olmaz ic diyecegim ama sen de biliyorsun ki sorun zaten bunla yetinememen bu yuzden bence dikkatli ol derim. cunku genclik baki degil.

ayarında içmen lazım hepsini kisisel siralamam rakı>tekila>sarap>viski>bira

@acemi sana katılmıyorum kadim dostum. güzel bir kırmızı şarabı çok içmekte sıkıntı görmüyorum. şu an üçüncü şişemden devam edşyorum ve saate baktığımda 10:30 olduğunu görüyorum. zulamda üç şişem daha var. çok akıllıca davranmışım. kendimi monaco'da, mallorca'daki akdeniz manzaralı evimde hayal ediyor ve tüm sıkıntılarımdan arınmış hissediyorum. hava çok güzel. hayat çok gğzel. insanlar her şeyden daha güze. hele ki gök yüzüne baktığımda gördüğüm yıldızlar. yanlarında onlara eşlik eden ay da var...

Alokol tuketim oranlarin nedir bilmiyorum ama dedigin gibi 3. Sisedeysen ve bunlar buyuk siselerse bu gece klozette biter.

klozetle bir anım olmadı şimdiye kadar. hasbelkader içiciyim(burada mütevazi bir duruş sergiliyorum, yoksa hayvan gibi içeerim) şarabın kafasını veremiyor hiçbiri. amaç romantik bir gece yaşamaktı. şu an arza eriyorum. hep oluyor bu şarapta. diğerlerinde olmuyor ama. şarap için arkadaşlar, şarap iyidir.

acemi +1

müze gezmediniz ise müzeleri gezin.

istanbuldada yapacak şey bulamıyosan :D

istanbul'da yapacak şey bulamıyor değilim. sadece bilmediğim bir şey çıkar mı diye sordum. "ilgi alanlarımdan bağımsız"

müze gez demekten ziyade şurada öyle herkesin bilmediği bilmem ne müzesi var orayı denedin mi gibi bir cevap bekliyorum. gezmediğim bir iki müze çıksa bayram edeceğim.

gitmediyseniz Harbiye Askeri Müzesi'ne gidin. Mehter dinleyin orda 15.00'da. Ben hala mehter şarkıları söylüyorum Cumartesiden beri. Ayasofya'ya gidin, Deniz Müzesi, Topkapı Sarayı, Dolmabahçe, mutlaka Oyuncak Müzesi, eğer seviyorsanız Barış Manço'nun evine gidin (sevmiyosanız da gidin 90'ları yaşayın) yazmayı unuttum bir de Rahmi Koç müzesi de çok güzel.

Klasik Otomobil Müzesi?

Ayın dördünde Kıyıya Oturmanın Böylesi isimli bir tiyatro oyunu var, ben de ilk kez gideceğim ama yorumlara bakılırsa güzel bir oyunmuş.

aşiyana çık. tevfik fikretin evini gör.

edit: ulus parkı manzarasını da izle izlemediysen. sonra oradan ortaköy'e yürü. kumru ya da kumpir ye. acıktım. ben olsam böyle yapardım :(

verilen fikirler istanbul'a ilk kez giden adama verilecek fikirler hep :/

6 yıl dolu dolu yaşadım istanbul'da. bana herkesin bilmediği şeyleri söylemeniz lazımdı.

1 yılda istanbul pek değişmemiştir. 6 yılda en çok neyi sevdiyseniz ve özlediyseniz onu yapın bence . verilen fikirleri ben aklıma yazdım özellikle aşiyan ve ulus parkı süper fikir.

aşiyan müzesi güzel fikir. boğaziçi kampüsünden girip aşağı yürüyerek geçin, içiniz açılsın. müzeden sonra sahile inip yürüyebilirsiniz, emirgan korusuna geçip köşkte çay içilebilir, sakıp sabancı müzesi gezilebilir. girme imkanınız varsa boğaziçinin havuzuna gidip serinleyebilirsiniz.

diğer müze olarak arkeoloji müzesi koca bir günü alır. masumiyet müzesi de olabilir, gitmedim gerçi.

salt galata'da etkinlik, sergi varsa gidilebilir, olmadı oturup bir şeyler okuyabilirsiniz.

velaketen başvuru yapamazsın. parmak izi vermen lazım. hangi şehirdesin? hollanda davetiyesi ile almanyaya başvuramazsın

Kötü haberi vermek istemem ama çalışmayan, ablasından davet mektubu almış biri %99 ihtimalle potansiyel göçmen damgası yiyecektir. Vize başvuru evrakları ve ücretine yazık olur.

paran ve malın varsa işinin olup olmamasının önemi yok
yani bankada para, tapu, araba vs varsa üzerine bunları gösterirsen rahat alırsın.

evim var. çok büyük meblalar olmasa da bankada para da gösterebilirim. şehir trabzon. göçmeye de gitmiyorum. bunu ispatlamamın bir yolu yok mu yahu?

peki almanya hava alanına iniyorsam almanya vizesi almam gerekiyor değil mi? dusseldorf'a inip oradan hollanda'ya geçmemin bir önemi yok. nereye iniyorsan oranın vizesi, nerede yaşayacaksan oranın vizesi değil?

(anneye anlatır gibi anlatabilirsiniz)

mal mülk göster ailenden sana sponsor olmasını iste alırsın. ama ablan davetiye göndermesin sen bookingten falan rezervasyon yap.

Ablani karistirma
Hollanda'ya basvurdugubda sana zaten schengen vizesi verilecek
Kalem kalem ne istedikleri yaziyor. Issiz oldugun icin buyuk ihtimal sponsor isteyecekler. Anneni ya da babani gosterirsin. Onlarin banka dokumlerini isterler

Eger istedikleri her seyi sunarsan vize alirsin

bir önceki duyurunda burayı terkediyorum diyordun? şimdi göçmeyeceğim diyorsun?

@fanila; amacım ilk başta temelli gitmekti. hala temelli gitmek istiyorum. ancak o işler öyle kolay olmuyormuş diye öğrendim. bu gidişim keşif amaçlı olacak yani.

cevaplar için çok teşekkürler. yalnız, aşama aşama olacak gibi anlatıyorsunuz. işsiz olduğum için benden sponspor isteyecekler ve ben onlara banka dökümleri vereceğim ya, bu bir kaç kez olacak görüşmelerle mi belli olacak? keza istedikleri belgelerde sponspor olayına değinmemişler mesela. git gel mi yapacağım sürekli?

bir de, eğer ablamı karıştırmayacaksam, bulunduğum şehirde almanya başvurusunu yapacağım yer var. almanya kabulü daha kolay olur gibi geliyor bana, almanya'ya başvurayım o zaman?

son olarak, referans veren bir tanıdığımız var. bu referansı kullanmam bana ne kadar fayda sağlar?

bak anneye anlatır gibi anlatıyorum.
1. ablan sana belediyeden davetiye gönderecek. davetiyede masraflarına sponsor oluyor mu diye bi kısım var orayı kesinlikle dolduracak. sponsor olduğu için ablan kendi hesap dökümlerini vs de gönderecek. davetiyenin aslının gelmesi lazım.
2. vfs global ankara şubesinden randevu alacaksın. vfsnin trabzonda da şubesi var ama oradan hollanda başvuruları alınmıyor.
3. toplaman gereken evraklar:
* vize başvuru formu
* biyometrik fotoğraf
* seyahat sağlık sigortası
* uçak bileti. (gidiş dönüş satın alınmış olsun)
* AKRABALIĞINIZI KANITLAMASI İÇİN GÜNCEL TAM TEKMİL NÜFUS KAYIT ÖRNEĞİ!!!
* içinde para varsa banka hesap dökümlerin, üzerine tapu, araba ruhsatı bok püsür
* davetiyenin aslını da getireceksin tabi
* pasaportunun fotokopisi
4- vfsye gidip başvurunu yapıyorsun, parmak izini veriyorsun. pasaportunu tekrar ankaraya gidip almak istemiyorsan kurye hizmetinden satın alıp trabzona kuryeyle göndertiyorsun.
______________

Hollanda'ya gideceksen Almanya vizesini unut. Davetiye vs olmadan Almanya başvurusu yaparsan sıkıntı yaşarsın. Ayrıca hangi ülkeye gideceksen veya hangisinde daha çok kalacaksan oradan başvuru yapman daha önemli. Düsseldorf'ta bi ayrıcalık var. Düsseldorf Rotterdam'a falan yakın olduğu için ve Hollanda'ya uçak biletleri pahalı olduğu için bazen insanlar Düsseldorf'a aldıkları uçak bileti ile Hollanda'ya vize başvurusunda bulunuyorlardı, sıkıntı olmuyordu.

Almanya kabulu neden daha kolay olsun amk ya? Hollanda'da ablan varken neden Almanya'dan daha kolay vize alabilesin? Referanstan kastın ne?

@fanila, biriniz ablanı karıştırma diyor, biriniz davetiye iste diyor. burada bir doktor tanıdığımız var. buralarda taşaklı bir adam. onun referansı ile işin kolaylaşır tarzında bir şey dediydi çalıştığım yerdeki müdür. referans oalyı diye bir şey varsa, bilen bilir diye sordum buraya.

ya saçmalama abi ne referansı ya? işe mi giriyorsun? hollanda büyükelçiliği ve hollanda baş konsolosluğu türkiyedeki vize departmanlarındaki sorumluluğu kaldırmak için vize başvurularını elektronik olarak pragdaki merkeze gönderiyor, oradan yanıt geliyor. sor bakayım o doktora pragdaki hollanda büyükelçiliğinde tanıdığı var mıymış?

ya bence sen bi once google'a vfs hollanda vizesi yaz, ordan istedikleri evraklara bak

ne bileyim olm, atm başında işini başkasına yaptıran 60 yaşındaki nene gibi cahilim bu konuda. evraklara falan baktım. 1000 liradan fazla masraf çıkacak her bir boku yaptıktan sonra. red yersem boşa gidecek o kadar para. hadi parayı siktir et, bir kez red yersem ondan sonra da kolay kolay vermezler herhalde vize falan.

neyse tamam. şu sorunu netleştiremedik: ablamdan davetiye isteyeyim mi istemeyeyim mi? bir yıldır çalışmadığım için potansiyel göçmen damgası yer miyim?

ABLANDAN DAVETİYE İSTEMELİSİN.
Her halükarda sponsor göstermen gerektiği için bu sponsorun seni ağırlayacak kişi olması büyük artı.

sen her halükarda zaten potansiyel mültecisin ama bunun en sağlam yolu davetiyedir.

davetiye kesinlikle işe yarar. oraya gezmeye gittiğini ve sürekli kalmayacağını kanıtlaman lazım. dönüş biletini rezerve et ve ekle mesela.

ayrıca vekaleten başvuru tabiki mümkün. arkadaşım benim yerime başvurdu. ikimizde vize aldık. üstelik vekalet vermemiştim :))

şunu da ekleyeyim, gezmeye gidiyorum tarzında bi plan çıkartman daha hayrına olur bence. gidiş dönüş biletleri, kalacağın otellerin rezervasyonları, geri döneceğini hissettireceğin türkiyedeki varlıkların. tecrübeliler daha iyi bilir tabi ama bunu da aklında bulundur.

BİLİP BİLMEDEN SAÇMA SAPAN YAZANLARA İNANMA. 2014 KASIM AYINDAN BERİ UYGULANAN VIS KANUNUNA GÖRE PARMAK İZİ VERMEN GEREKİYOR. AZICIK ARAŞTIRIN AMK. ŞU İNSANLARI YANLIŞ YÖNLENDİRMEKTEN VAZGEÇİN.

buffalo 66

buffalo 66'yı izledim. istediğim tarz bu değil aslında. benim için öncelik renkler, yerler ve manzaralar. görüntü.

2 days in paris
french kiss

Daha modern kalıyor ama midnight in paris tabiki :D

Ah tam da midnight in Paris yazmaya hazirlaniyordum, benden önce yazmışlar. Bir yaz gecesi izlemiştim, ambiyanstan dolayı midir bilmem, ne zaman aklıma gelse gülümserim. Çok sıcak, güzel bir film gibi gelmiştir.

ilk aklıma gelen trainspotting oldu.

fatih akın'ın almanya'da geçen iki filmini de özellikle öneririm. solino ve soul kitchen.

Çoğunlukla Almanya'da geçiyor ama Budapest demişken; Grand Budapest Hotel.

In Bruges.

beatsin olayı en iyi ses kalitesini vermek değil zaten, böyle bir iddiası da yok, audiophile insanlara hitap etmiyor yani. daha bass ağırlıklı daha yüksek ses vermeye yönelik yani o kulaklıkla dinlenecek şarkılara yönelik bir seçenek.

ikinci noktası da tasarım olayı, hantal dediğin kulaklıklardan farklı olmaya çalışıyor işte, on-ear over-ear olup aynı anda moda olmak amacı.

ha çok bass ağırlıklı olması aşırı rahatsız ederse gider ekolayzır ayarı yaparsın telefondan bassı kısarsın niye bu kadar eleştiriliyor bu konuda onu da pek anlamıyorum. birebir geldiği haliyle kullanman şart değil yani. kalitesi de çok kötü değil abartıldığı kadar.

eleştirildiği nokta over-priced olması, bu konu doğru evet ama sadece kulaklık değil marka ve tasarıma da para verdiğinden yüksek fiyatlı. durumuna göre normal denebilir. büyük bir kesim de popüler olan her şeyi itin gtüne sokma merakından bir kez bile denemeden kötüleyenler. maddi durumun uygunsa alabilirsin, haters gonna hate illaki birileri kötüleyecek. ama ona o parayı zor verecek durumdaysan değmez, benzer ses kalitesini daha ucuza alırsın evet.

Xiaomi Piston 3.0 : şu an bunu kullanıyorum fiyatına gore gercekten basarılıses ve malzeme kalitesi oalrak.

-kadinsan eger au-pair olabilirsin. almanyadayim, bugün buraya o sekilde gelmis iki kisiyle tanistim.
-kendi meslegini yapabilecek isi daha kolay bulursun, aslinda avantajlisin, meslegini yapmak icin özellikle flamanca bilmen gerekmiyor. burada yapacagin isle ilgili diploman olmasi önemli. cati ustasinin bile diplomasi var. diplomasiz calisabilecegin vasifsiz isler de senin burada kalici olmani saglamaz. oturma iznin cikmaz.

edit: hollandada yasadim, bir kisiden bile yabanci oldugum icin herhangi bir kabalik, ters hareket, ima hissetmedim. hollandalilar seker gibi insanlar.

almanyada bu yasaniyor ama hic bir sekilde sözlü degil. tavirlardan anlasiliyor yabanci düsmanligi. ama söyle söyleyeyim, ben türkiyede türklerden yana karsilastigim terbiyesizligin onda birini yasamiyorum yine de. türkiyede kendi ülkemdeki insanlarin düsmanligi daha fazla.

çok iyimser düşünmüşsün ama önce gideceğin ülkede çalışma iznine ihtiyacın var. sana çalışma izni çıkaracak bir iş yerinin önce kendi ülkesi, sonra avrupa birliği ülkeleri arasında arama yapıp bulamadığını ve seni işe alacağını beyan etmesi gerekiyor. bu o kadar kolay ve kısa bir süreç değil. yani adamların istediği şeye cuk oturmuyorsan ya da çok iyi değilsen böyle bir zahmete girmezler. bi türk olarak siktirip gitmek hiç o kadar kolay değil üzgünüm

@irminti, ben mi kendimi net ifade edemedim de iyimser göründüm yoksa sen çok mu acı çektin de 72 yaşındaki gurbetçi babaanneler gibi konuştun anlamadım.

iyimser olsam o iyimserlikle gider ablamın kapısına "naber cınım bana iş buldun mu" der keyfime bakardım herhalde. istemek ile iyimser olmak arasında çok fark var diye düşünüyorum. hatta o kadar iyimser değilim ki bu ve hiçbir konuda, elimde olmasına rağmen bu fikri netleştirmem bile 2 yıldan fazla sürdü.

@kucukharfler, teşekkürler. itayla'da yüksek lisans yapan bir arkadaşım da ilets'ye gir gel diyor ancak ben eğitim alanında bir iş yapmak istemiyorum.

Tekrar Türkiye'ye dönünce hepimizin ballandıra ballandıra anlattığı şeylerdendir: "İnsana değer veriyorlar abi, insan olduğunu anlıyorsun" klişesi. Ama bir ayrıntı var hepimiz tekrar Türkiye'ye dönmüşüz ve yurt dışına yaşamak için değil kısa süreli bir amaç için gitmişiz. İnan ki elinde somut bir yetenek yoksa her şey düşündüğün gibi mükemmel olmayabilir. Ayrıca halkın aptal olmadığı ülkelerde ekmek bulman daha zordur. Düşünsene Türkiye'de senin nitelediğin gibi herkes aptal olmasaydı İngilizce öğretmeni olabilir miydin kolay kolay? Madem herkes aptal, sen akıllısın bu aptallar arasından öne çıkabilirsin.

benim yerimede otlan arkadaşım :) hayırlı olsun ve de yolun açık olsun.
-gün gelir biz de siktir olup gideriz (kıskanma modu)

@eccentric, vaooov düz mantık hiç bu kadar düz mantık olmamıştı. tickini verdim kardeş.

calisma iznin olacak diye varsayarak:

bulasik yikayabilirsin. muhtemelen seni idare eder. karin tokluguna calismak icin herhangi bir is yeterli olur. turkiye gibi degil.

calisma iznin yoksa:

evlen biriyle direkt. kacak calisan belki vardir ama bu islere girmek icin biraz daha farkli bir kisilikte olman lazim.

ek: turkiye'den oraya gidip meslegini de yapmak istemiyorsan, kimse senin icin calisma vizesi almaz. kendi alaninda cok iyi olsan belki derim de, vasifsiz adam icin kimse ugrasmaz.

atom +1

Sen de git, o da gitsin, bu da gitsin, herkes gitsin, içini boşaltalım ülkenin. Nasıl olsa mülteciydi falan kapısına dayandın mı alıyor öyle değil mi. Kim kalacak biz gidince? Kime kalacak ülke? Suriyeli mülteci diyor ki kameraya konuşurum ama beni çekme. Neden diyor? Çünkü biliyor ki dönünce esad ilk bu kaçanların peşine düşecek. Çünkü savaştan kaçıyor ama yaptığının bi nevi vatan hainliği olduğunu düşünüyor.

karikaturistan.files.wordpress.com

@bigbadabum, bana ne? ben mi bu hale getirdim bu ülkeyi. kim bozduysa ya da bozulmasına yol açtıysa o düzeltsin.

şahsen ben çok mücadele verdim. benim babam da mücadele verdi. onun babası da, onun babası da. sonuçta ne oldu?

osman çavuş var babamın dedesi. savaşlar yüzünden 16 yıl askerlik yapmış. ruslar tarafından esir alınmış, vücudunda onlarca süngü izi var. bu adam savaşmış arkadaşları gibi. sonra benim dedem yıllarca hak adalet peşinde koşmuş, kendi çocuklarını ihmal edip başkalarının çocuklarıyla ilgilenmiş, başkalarının dertleriyle uğraşmış, vatan-millet-toprak demiş başka bir şey dememiş. bunları yaparken bir kuruşluk hak yememiş. sefalet içerisinde yaşamış. babam ise özgürlük isterken, adalet isterken, bunlar için sokaklarda bağırıp çağırırken tutuklanmış. işkence görmüş, hapis yatmış.

ben de onların yolundan gittim uzun süre. mücadele ettim. plastik mermi yedim, biber gazına alıştım etkilenmez hale geldim. görüşümün uymadığı insanlara olan biteni anlatmak için cebimden, ruhumdan, enerjimden ödün verdim. bir haftada 12 farklı şehirdeki protestolara katılmak için günde 2 şer saat uyudum, suriye sınırına gidip kamplarda gönüllü hizmet ettim. daha bir sürü şey.

ama yok, ben pes ettim. çünkü bu ülkeyi saran virüs gibi bir şey var artık. bu virüsü yok etmenin yolu yok. inanılmaz hızlı ve kararlı büyüyen bir virüs bu. bundan kaçmaktan başka çare görmüyorum. bu kadar şeyi yaparken aklımda ümitsizlik hiç olmadı. hiç başaramayacağız demedim. her yenilgiden her müdahaleden daha güçlü çıktığımızı hissediyordum. ama öyle değil. inanın öyle değil.

anlatılacak o kadar çok şey var ki. ama anlattığın kişi seni anlamıyor. anlasa da anladığıyla kalıyor. şu bir gerçek. bu ülkede yaşayan herkes ama herkes bu ülkede böyle yaşamayı hak ediyor. ne azı ne fazlası.

selamlar, ben bir süre almanyada yaşayıp türkiyeye döndüm, sonra tekrar gitmek için arayışlara başladım ama iş durumları yüzünden olmadı, hala uğraşıyorum avrupaya dönebilmek için.

yalnız bu iş arayışları süresince dutch olmadan yalnızca ingilizce ile kotarabileceğim işlere bakmaya başladım bir ara hollandada

şans eseri bir sürü call center ingilizce ve türkçe konuşan insan arıyordu, customer service representative gibi. çğunluğu da hollanda ve yunanistandaydı, bir araştırmanı öneririm. açıkcası ben tercih etmedim ama olur dersen ordan birşeyler çıkarabilirsin.

bol şans.

akademik alt yapı?

ieltsden 6,5 alana veriyorlar yüksek lisans hakkını zaten bu güzide ülkelerin güzide üniversiteleri biliyoruz değil mi?

bir de; akademik alt yapı deyince matah bir şeymiş gibi duruyor mu oradan? makale ezberlemek falan :/

tek söyleyebileceğim şey tebrik etmek. bu ülkeden bi bok olacağını düşünmek gerçekten saflık. sizin gibi kurtulabilenleri de çok kıskanıyorum. umarım başarılı olursunuz.

git benim için de iyi semirmiş, kolonyal yanaklarını öp; onlar da senin için bizden ve diğer tüm topraklardan topladıkları maddi ve kültürel sermayelerinden bir lokma ayırsınlar.

ben de sormuştum zamanında, yok öyle bir dünya :) twitter'da beğendiğim gazetecileri takip ediyorum.

bence euronews iyidir.

Tarafsız haber olmaz ki. İşin ruhu gereği bu böyle. Hiç olmadı dürüstlükten insanlıktan, özgürlükten taraf olur ama muhakkak taraf olur. Tarafsız olduğunu hayal edelim, hiçbir şeye benzemez haber, ki yorumsuz haberden de bir şey anlaşılmaz zaten. Bir de siyaset her yerde, her şeyin içinde. yani onedio tarzı bir şey mi ariyorsunuz, magazin gazetesi mi ben tam çözemedim. Ortada durup ne şiş yansın ne kabap diyenler var habertürk milliyet hürriyet vatan gibi ama ne kadar tatmin eder bilmiyorum. Dediğiniz gibi bir site yok, olsa da ne kaliteli olur ne de tadı tuzu olur.

haberde neden yorum olsun? haber, olan bir şeyi olduğu gibi aktarmak değil midir?

bilim adamları bir şey keşfeder. afrika'da yeni bir hastalık ortaya çıkar. volvo yeni aracını tanıtır. hiroşima'da ağaç meyve verir. tem otoyolundaki feci kazada 4 kişi hayatını kaybeder. tazmanya'daki cape hauy koyunda intihar eden gencin cesedi üç gün sonra bulunur.

yorum? ben sadece bunların haberini bana ulaştıracak site arıyorum.

hürriyet, milliyet, vatan gibi siteler işine geleni haber yapan, işine gelmeyeni yapmayan, manipülatif haberler yapan, siyaset, magazin ve spor dışında iler tutar yeri olmayan siteler.

siyaset odaklı sitelerde de haberler yine tamamen manipülasyona dayalı olarak önümüze koyuluyor. yanlı ve manipülatif yayın yapan sitelerin yanında, başım yanar korkusuyla bazı çok önemli haberleri yayınlayamayan sitelere kalmış durumdayım.

haberden kastım bildiğin haber, köşe yazısı değil.

şöyle özetleyeyim: siyaset gibi 70 yıldır aynı konuların dönüp dolaştığı, futbol gibi ülkemizde kırkı çıkmış kimsenin üstünde durmak istemediği, magazin gibi dünyanın en gereksiz konularının konuşulduğu şeyler dışında; hayatın gerçekliğinde geçen, insana bir şeyler öğretecek, kazandıracak haberlerin duyurulduğu bir site arıyorum.

bilimin, sanatın, kültürün, faydalı sporların, gerçeklerin vs. bir arada anlatıldığı güzel bir haber sitesi var diyen biri yok mu?

sabah kahvaltısında roka salatası yapıyorum ben. yiyebileceğim kadar rokayı doğruyorum, ufak bir turp rendeliyorum, balzamik sirkeyle tadlandırıyorum.
maydonoz iyidir sabahları. ister salata ister omletin içine katmaca.
kışın domatez yerine salça kullanabilirsin acuka gibi yabilirsin; baharat zeytinyağı ceviz eklersin. ya da sadece zeytinyağı dök çok güzel olur.
kuru domates de olabilir, yağda döndür biraz.
kuru domatez, yeşil elma, biraz yeşillik doğra, ceviz, yağ+limon. veya o anda canın ne istediyse ekle, çıkar. ıspanakla da yapabilirsin.
tarhana çorbası olabilir.
sirke tarhana gibi şeyler sindirim sistemi florası için iyi seçenekler.

her türlü ''biber''i özellikle de kırmızı biberi ben yerim kahvaltıda.

onun dışında marul, kıvırcık türevlerini de yiyorum. yumurtayı ıspanaklı yiyebilirsiniz.

sabah kahvaltısında fesleyenli avakado yapıyorum. yarım avakado üç dört sap fesleyn havanda dövüyorum ekmeğe sürülmeklik çok güzel bir şey oluyor.
Yeşil smoothler yapabilirsin kahvaltı için.
aynı zamanda maydonoz nane yıkanmış bir şekilde duruyor soframda tatlı tatlı otluyorum.
sağlıklı atıştırmalık. çiğ kuruyemişler olabilir.
ince dilimlenmiş karnıbaharı patlamış mısır gibi yiyebilirsin.biraz tuz vs ile gayet güzel oluyor.
soyacakla dilimlenmiş havuç salatalık cips isteğini azaltabilir. Pazı cipsi de yapıyorlar ama onun için kurutucu gerekiyor sanırım. Kale chips bakabilirsin googleda ya da raw vegan snacks de bakabilrsin.hatta raw vegan kahvaltılarada bak fikir ednmiş olursun.
tatlı içinse dilimlenmiş elmanın üstüne tarçın her zaman güzeldir.
Meyveleri farklı şekillerde yemeğe çalışabilirsin.

hhshs tam da aynı mantıkla, bişey kemirmeden durmayan bi insan olarak az evvel marketten havuc ve arjantin turpu stogu yaptım. özellikle arjantin hem goruntusu hem tadıyla göz dolduruyor;)

Sağlıklı bi şey uydurdum sizle de paylaşayım. İster kahvaltılık ister akşam yat zıbarlık ister film izlemelik kullanılabilir.

Selanik peksimedi gibi yapıp üzerine envai çeşit şey sıralamaca.

Peksimet:
Eski zaman keki yaptım.
1 er su bardağı zeytinyağı, yoğurt ve tozşeker.
3 adet orta boy yumurta.
4 su bardağı kadar un. (ölçmedim ama o kadardır)
1 çay kaşığı karbonat
zevkinize göre kuru üzüm, kayısı kurusu, meyve şekerlemesi, portakal kabuğu kurusu filan konabilir. ben bu seferkine sadece ceviz ve üzüm koydum.
çırpma filan yok, hepsini karıştır yağlı unlu diktörtgen tepsiye dök, pişir. kıvamı kekten daha koyu olacak. çok kabarsın istemiyoruz, kekimiz tok tok olsun.
kek pişip soğuyunca 0.5 cm gibi dilimle, fırına ver kurusun, peksimet gibi olsun. soğuduktan sonra kapaklı bir kaba koy. ( kek kabında pişirdiyseniz eni geniş olur. enden de ikiye filan kesin. eni en fazla üç parmak gibi olsun. ağza girecek gibi olmalı üzerine bir şeyler sıralayacağız, öbür türlü yerken zor olur.)

isterseniz öyle tüketin yanına bir bardak sütle mesala ya da kahveyle, ama esas üzerine bişeyler yerleştirinse çok güzel oluyor. bu kek az şekerli oluyor. üzerine süt reçeli, fıztık ezmesi, fındık kreması, bal, her tür reçel kullanabilirsiniz.
bir kat reçel veya ezme, krama sürün.
istediğiniz meyveleri dilimleyip üzerine yerleştirin.
meyvelerin arasına ceviz, badem koyabilirsiniz.
üzerine antep fıstığı ezmesi, çikolata rendesi veya çikolatayı eritip kullanabilirsiniz, karamel sos, meyveli sos...

bütün ana grupları barındıran atom karınca tarifi. yoğurdu, yumurtası, meyvesi, yağlı tohumu... ne ararsan var. sabah kıza yaptım bayıldı. çocuklara yemediği şeyleri yedirmek için de ideal bu tür şeyler. ceviz yeme özürlüsü kızım sabah ceviz yemiş oldu mesela :P
afiyet bal şeker olsun.

Vodafone İstanbul Maratonu 10k Antrenman listesi gayet iyi bence.

play.spotify.com

jog.fm

ben bu siteden hızıma uygun sarkılara bakıyorum, sevdiklerimden kendi listemi yapıyorum.

the prodigy'nin herhangi bir parçası olabilir.

Şu tarz şeyler iyi koşturuyor.

www.youtube.com

notere gideceksiniz vekaletname hazırlanacak, onu kargo veya postayla arkadaşınıza göndereceksiniz onu yanında götürüp diplomayı alacak.

prodeq +1

Arkadaşınızın TC'si ile notere gideceksiniz. 70 lira civarı bir ücreti var.

yoo baktım şimdi aynen duruyor geçmişim. herhangi bir iptal falan yok. izlediklerim de görünüyor geçmişte. ama izlendi ibaresi kalkmış videolardan :/

sabah ben de bunu araştrdım, hatta duyruyu görünce şüphe ettim ben mi yazdım diye :)

windows 10 yüklenince farklı bir yazılım kurdu, synaptics ile aynıydı, o çok iyiydi, o programın adını biris yazsa onu kurabiliriz.

buldum :);

support.asus.com

heyecandan linki unutmuşsun

hangi güzide willie nelson şarkısı olduğunu bileydik :(

ek : çıkaramadım ben : (

dilimin ucunda ama ben de cikaramadim

dafjaşofd şarkımız bu: www.youtube.com

başlığı da açıp kaçmışım resmen :D

Mark Knopfler - Sailing to Philadelphia

(git: www.youtube.com

ben biraz benzettim.

maalesef :(

bu güzide şarkımızdaki tınılar her ne kadar aradığım tınılara bir miktar benzeseler de sözlerin arkasında kalıyorlar. benim aradığım şarkıda the wall şarkısındaki gibi geçişlerde olması gerekiyor o tınılar.

bitcoin olarak karşılığını alıyor uploaderların bir çoğu.bkz:

gizmodo.com

hobi olarak yapıyor çoğu, veya korsan cd işlerinin başlarındakilere satıyorlar. bitcoin denen mevzu uploaderlar ile alakalı değil torrent programının içine konmuş bi ibnelikti zamanında.

sen de upload edebilirsin torrent, zor bi şey değil. çoğu insan hobi olarak yapıyo dendiği gibi.

bu arada yazı linki veren arkadaş yazıyı okumamış belli ki. utorrent firması kullanıcıdan habersiz bitcoin mining yaparak para kazanıyo yazıya göre, uploaderlar değil.

Hiç para almadım daha. Nereden alınıyorsa söyleyin alayım.

Sorularınızın bildiğim kadarına cevap vermeye çalışayım.

PayPal'da taksitli ödeme seçeneğine denk gelmedim daha önce. Ayrıca bazı ülkelerden yapılacak ödemelerde PayPal hesabı açmak gerekebiliyor. Örneğin ABD'de yaşayan biri PayPal hesabı sahibi olmadan e-çek ile bile ödeme yapabiliyorken, İtalya'dan ödeme yapmak için PayPal hesabı açmak gerekebiliyor.

10.000 TL civarı bir miktarı banka hesabınıza aktarmak sorun olmaz.

Belirttiğini işlem hacminde komisyon oranı işlem başına %3,4 + 0,45 TL olur diye tahmin ediyorum. Bağış yapacak her kişinin yaptığı ödeme üzerinden bu oranı alacaklar. Toplam işlem hacim yükseldikçe komisyon yüzdesi düşüyor. Toplanan miktarı banka hesabınıza aktarmak için ayrıca ücret alınmıyor.

Önce gemi adamı olman gerekiyor. Yoksa gemiye giremezsin.

tr.wikipedia.org

Ne yapacğaını biliyor musun ? Çalışma ortamı nasıldır falan ? Bohem ve depresif hayatı tercih üzerine yaşayamazsın orada. Sanırım derdin kaçıp gitmek, yük gemisi sana göre değil pek. Zabıt, kaptan vs değilsen hiç bulaşma. Epeyk ötü şartları

@liriamer; onu soruyorum zaten.

derdim kaçıp gitmek değil. derdim zorluk yaşamak. mümkünse en boktan işi yapmak.

@teknikekip; gemi adamı olmak için ne yapmak lazım? yazmıyor verdiğin linkte.

"gemi adamlığı kursu" oluyor, onlara girmen gerekiyor. Daha sonra sınavına girip başarılı olursan belge alıyorsun. Tabii her şey para.

700 - 900 dolar ilk deneyim ardından alacağın maaş.. ( çalışanını seven şirketler veriyor ) güvenilir olmayan, para ödemeyen çok şirket var.. facebook'ta falan şu şirket paramı yatırmadı tarzında iletilerin döndüğü gruplar var..

eğer çevren varsa ortamı tanımak adına daha düşük ücretlerle stajyer olarak ama daha iyi şartlarda başlayabilirsin..

gemi adamı belgesi alman gerekiyor.. istanbul gibi şehirlerde 1 haftada çıkartılıyor(muş).. benim kursum haziran sonu başlayacak 8 hafta sürecek.. bulunduğun bölgenin liman başkanlıklarından gemi adamı belgesi vermede yetkinliği olan yerleri öğrenebilirsin..

deniz ticaret odaları yılın belli aylarında kurs açar, onun haricinde özel kurslar oluyor genellikle...

cebinden belgeler için çıkacak para 600 ila 800 tl arası..

ilk olarak çalışacağın firmaya kayıt bırakıyorsun.. onlar sıran geldiği veya sana ihtiyaç duyulduğu zaman şu tarihte gemiye çıkıyorsun diyorlar.. belirtilen tarihte belirtilen limanda bulunuyorsun..

güvenilir eleman açığı var.. bazı gemilerin çalışanları 5 - 10 senedir değişmemiştir mesela.. yani kendini gösterirsen ve kanıtlarsan işin ekmeğini yersin..

başvuruları;

bu www.zenithmanagement.net ve
bunun gibi www.odin.com.tr

firmaların ofislerine giderek yapıyorsun.. ben bi yakınım sayesinde gemiye çıkacağım yaz sonu.. firmada gayet güvenilir.. israil, malta, kanada vb. gibi yerlere giden gemileri var.. daha sorun varsa özelden falan yazabilirsin.. şansın bol olsun...

benim de merak ettiğim bir konu, bilgi veren/verecek arkadaşlara teşekkürler.

Benim peder calisiyordu sonra sıkıldı bıraktı. Gün içinde 7-8 saat çalışıyor, sıkılıyormuş epey, haliyle dayanamamış bırakmış. Çılgın mayışı vardı aslında müyendis diye. Sana az da verirler, çekilmez yani

her seyden kacip gitmek istedigim donemde ben de bunu cok arastirmistim. en alt seviyeden baslarsin. yani silici olarak. iste yukselme nereye kadar bilmiyorum tam ama zordu. ama sonucta hakikaten her seyden kacmak istiyorsan tam sana gore. bir tane odan var, baska hicbir seyin yok. gundelik hayat dertlerin olmayacak. ama sonucta agir is.

çocukluğuna duyduğun özlem olabilir.

playstation 1 oynasan belki acayip mutlu olursun...

Kendini yere bırakırken topu elle tutmayı akıl eden ilk şerefsiz ve ona sarıyı çakmayan o hakem, el birliğiyle bitirdiler o sporu.

Ben Maradona'dan sonra futboldan zevk alamadım fazla. Belki biraz Ronaldo (R9) ile.

futbol da futbolcular da değişiyor, kısmen haklısın; bir futbolsever olarak aynı yalnızlık hissini ve burukluğu paylaşıyorum ama biraz da fazla romantik davrandığımızı düşünüyorum. yani hem haklıyız hem haksızız.

zidane, scholes, bergkamp falan bunlar zaten çok çok özel adamlar. bunların habire gelmesi garip olurdu. ayrıca bu akşam sahada xavi, iniesta, pirlo, buffon gibi adamlar vardı. ha hepsi kariyerinin sonuna geldi ama olsun, bu adamlar o futbolu çok sevdiğimiz eski dönemin adamları sayılmaz bence. ayrıca şu beğenmediğimiz, apaçi dediğimiz neymar bile iyi çocuk lan. o saçlarını falan ben de hiç sevmiyorum ama hakkında iyi kötü biliyorum bi' şeyler, hani "idol" bellenebilecek bir futbolcu olabilir 30'una geldiğinde.

çok büyük futbolcu olmak için hayvan gibi mental güce ihtiyaç var. yoksa hepimiz mahallede efsanevi top oynuyorduk. neden bir pirlo olamadık? çünkü biz üçüncü ligde oynasak götümüz kalkardı, çalışmayı bırakırdık. bıraktık. şu gün "nerede eski oyuncular" dedirten dünya yıldızları, o özlediğimiz oyuncular kadar iyi aslında mental açıdan. ha iyi aile babası değildir, karaktersizdir, göttür falan o ayrı mevzu ama o seviyede top oynayan adamlar aptal olmaz yani. aptal bir adam sırf kas gücüyle, futbol kabiliyetiyle juventus'ta barça'da oynayamaz.

bununla birlikte, işin renginin "solduğuna" inanıyorum. tamam neymar da büyük topçudur, severim sayarım eyvallah ama daha ruhsuz görünüyor futbol artık gözüme. eskiden şampiyonlar ligi finalinin anlamı %70 kazanmak, %30 prestij idiyse bugün %50-50, belki %30-70. futbol endüstriyelleşecek tabii ona lafımız yok ama çok fazla endüstriyelleşti sanki pezevenk. komple eğlence sektörü haline geldi resmen. rengi, tutkusu kalmadı pek. yine de futbol her zaman keyifli kalacaktır, finaller her zaman heyecanlandıracaktır. belki bir zidane veya pirlo gelmez ama olsun moral bozmaya gerek yok, öyle adamlar arada sırada çıkıyor zaten. yine çıkarlar bi' yerlerden :)

klasik nostaljik özlem sendromu. senin futbolu sevme dönemine o kısım denk geldiği için öyle düşünüyorsun, senden 20 sene önceki adam için de zidane'a o paraları vermek futbolun kalbine çakılmış bir kazık.

ne değişmiyor ki futbol aynı kalsın, bu kadar kapalı olmayalım değişime, her dönemin kendine has zevkleri var onların tadına varmaya bakalım.

bence bu işin çocukluğa duyulan özlem ile ya da yaş almayla çok alakası yok. 70 yaşında babam da bundan on yıl öncesine kadar oldukça zevk alıyordu futboldan ama şimdi almıyor. o da 60 yaşına kadar seviyordu ama şimdi benim gibi sallamıyor.

@kargn haklı bence. kazanmak için her yol mubahtır felsefesini soktular futbola. seviyesini düşürdüler. pis ilüminati.

cm0102

Kesinlikle Futbolun Endüstriyelleşmesidir sebep.Futbolcular değişmiyor aslında zidane'nin de Messi'nin de ,Maradona'nın da Pele'ninde,C.ronaldo'nun da hikayeleri benzer,aynı hırs, aynı hayal, aynı mentalite,değişen yöneticilerin kafa yapısı oldu herşeyi paraya bağladılar.Örneğin Lig maçlarının Trt'de verildiği yılları hatırlayalım, kim madida'yı, Osvaldo natarllo'yu, Stumpf'u, kaleci Hayrettin'i, metin-ali-feyyaz'ı vb. hatırlamaz. o dönemlerin kadrolarını hepimiz ezbere biliriz. şimdi sor beşiktaşın 3 yıl önce kadrosunu bilmeyiz. çünkü biz futbolu özetlerden izlmeye alıştık ne yazık ki;belki de bu yüzden dediğin gibi 10-15 dk sonra sıkılıyoruz..

Bence hep bosmanin yüzünden. Bütün iyi Topçular 2-3 takima toplanıyor, endüstriyel futbol da icine ediyor sistemin

Nostalji olduguna da katılıyorum. Büyük maçlardan önce eskoso kadar heyecan duymuyorum. Sebebi yaş ve doygunluk

ABD her konuda (bilim, sanat, spor, siyaset, ekonomi vs.) profesyonellik ile şovu aynı potada çok iyi bir şekilde eritebiliyor. buna halkın yapısı ve ülkenin zemini zaten çok müsait. 2012 Londra Olimpiyatlarına katılan ABD Yüzme Takımı'nın videosu buna en güzel örneklerden biri. sizin paylaştığınız da öyle.

videoyu açamadım ama obama ailesinin, yerinde ve zamanında ciddiyetten uzak davranışları çok hoşuma gidiyor. hele michelle obama'nın hayranıyım. buradan kendisine selamlarımı iletiyorum.

@minik donut canavarı;

biliyorum ya :D adamı babam gibi seveceğim de işte arkada ne işler dönüyor şüphesi olmasa.

"the prizzy of the united stizzy"

Ben ciddiyetten yanayim. Ustelik algi yonetimlerinden, ufurukten pazarlama faaliyetlerinden zerre haz etmem. Dolayisiyla pek hoslanip ciddiye almiyorum bu tarz seyleri. Yine de dunyanin muhtemelen en guclu insaninin egosunu birakip mizaha eslik ederek insanligini hatirlayacak noktada olmasi acisindan degerli goruyorum.

Sakal rulz. Bıyık da rulz. Mağara adamı da rulz.

biyik. baska turlusu olmaz

lütfen sakal bıyık olsun ama kararında.

lisede olduğumuzu dşünürsek tamam sakal bıyık free ama kazık kadar insanlarız
sakalsız bi zahmet olmasın kirli sakal bile olsa olur :(

Sen yine de cevapların gazına gelip sakal bırakma. Ben 3 sene önce bi gaza gelip sakal bıraktım da geçen ay kesince tekrar uzayana kadar dışarı çıkamadım. Büyük sorumluluk istiyor sakal bırakmak.

sakalı keseli iki hafta oluyor. çok iyi biliyorum o duyguyu. şimdi bıyık + çok az sakal var. 20 yıl yaşlanmış durumdayım.

Bir kere sakal uzattıktan sonra hayata Suavi gibi devam etmek gerekiyor. Ben de adam niye hiç sakalını kesmiyor diyordum, bi bildiği varmış da kesmiyormuş demek ki.

daha enteresanı, sakalı kesince herkesin beğenmesi. yahu insanlar bir tuhaf. gülersin, alay edersin, akşama kadar gülersin, gülmekten geberirsin. normali budur yani. ben çok güldüm mesela.

sakalsız tabii ki. sakalla her erkek güzelleşiyor ama tipe kattığı nitelikten bağımsız dediğin için bu ek bilgi oldu.
bıyık da cins bişi bence.

Ben o beğenme durumunu "Zaten çok acı çekiyor şu son darbeyi de ben vurup öldürmeyeyim, benim üstüme kalmasın" korkusuna bağlıyorum. Yoksa cidden güzel bir şey yok ortada, baya baya trajik bir durum bu.

sakalsiz. oldum olasi nefret etmisimdir sakaldan da biyiktan da. hele biyigi gordum yerde kosarak uzaklasiyorum, o derece itici. top sakal bir ihtimal.

Bıyık olmasa bence daha iyi.

düşünmem lazım.
media.giphy.com

düşündüm.
d22zlbw5ff7yk5.cloudfront.net

benim umrumda değil de kızlarsoruyor kadınlarkulubu ekşisözlük gibi sitelerde devamlı şöyle muhabbetler dönüyor www.google.com.tr

sakall ve bıyıklı,sadece bıyıklı da olur ittihat terakki bıyığı olsun hatta.

Sadece babalar Bıyıklı Olmalı. Bi kızı varsa o zaman yoksa sakalsız ve bıyıksız olsun mümkünse.

ben bi erkek olarak soyluyorum, kizlarin sakalin ve biyigin nesini seviyo anlamiyorum.

sakallı daha iyi. sakalı olan adamı sonra sakalsız görünce baya kaybetmişti gözümde. hacı sakalı değil tabii bu, kirli sakal filan. bıyık herkese yakışmaz ama yakışana çok güzel oluyor ya. durup bakarım :)

sakallı. bıyık kişiye göre değişir. ama sakallı net.

Tipe kattığı nitelikten bağımsız dediğin için sakalsız diyorum. Bıyık da uzaktan hoş gibi ama yakından bakınca ağzına giriyormuş gibi gözüküyor, o seviyeye gelmemesine dikkat edilmeli.

Bence bu sakal işleri ten rengine göre değişiyor. Eğer açık veya buğday tenliyseniz kirli sakallı; esmerseniz sakalsız daha güzel duruyor. Bu arada esmer dediğim ten renginin esmerligi, saçı koyu olan kendine esmer diyor buralarda.

Anlamıyorum tipe kattığı nitelikten bağımsız nasıl sorulabilir ki bu soru?

sakal iyidir ya. hatta bazi erkekler var sakalsiz 15 yasinda cemaat dersanesine giden cocuk gibi oluyor :) onlar kesin birakmali. biyigi tek basina sevmem, cok az erkege yakisiyor bence. sakalla beraber arada kaynayabilir.

Sakal iyidir biyik daha iyidir.

cunku her erkekte biyik olmaz, dudak ustundeki o toplum brlikte hareket edemez veya yeter sayiyaya ulasamaz. Biyik isi her kula nasip olmaz.

@benim bir ismim var; kimi insan vardır, cevaplarda da görebileceğin gibi, sakaldan ya da bıyıktan nefret ederler. erkeklerine yakışsa da yakışmasa da istemezler sakallı ya da bıyıklı olmalarını.

Kesinlikle sakalsız ve bıyıksız. Bende ocd var hijyenik gelmiyor hiç bana. Ayrıca cildim hassas değince tahriş ediyor. Görüntü açısından da herkese yakışmıyor.

Sakal erkeklere bahsedilmis bir lutuf bence. Ama,
a. Orman kackini gibi olmayacak. Duzgun uzatilmis olacak.
b. Asiri sekilli kesilmis, kirpilmis olmayacak alamanci sakali gibi.

Sakalla ilgili bilimsel olarak kanıtlanmış bazı şeyler var(mış); (git: www.evrimagaci.org )

Soruya cevap: Sakal+bıyık daha iyidir fakat hepsi değil; bazıları ve bazı kombinasyonları. Şunun gibiler şahane mesela: (git: www.etonline.com )

sakal + bıyık, top sakal ve envai şekillendirilmiş türevleri olmamak kaydıyla

bıyık cemaatçi gibi görünmek istenmiyorsa sadece burak özçivit gibi adamlara yakısıyor.

sakalın yakısmadıgı adam yuzde 1 dır. sakal erkeksı bişey netıcede, sakallı candır.

t24
odatv

sadece t24. yazarları biraz ermenimi ve/ve ya hdp görüşlüler sanki (kesinlikle emin değilim. köşe yazılarını çok çok nadir okuyorum)

ancak ana sayfa haberlerini kesinlikle kaliteli zorla tıklattırmayan ve tarafsız şekilde vermekteler.

bbc türkçe'ye de bakıyorum ben.

www.ntv.com.tr

www.turnusol.biz

www.diken.com.tr

derdin kitap yazmaksa ve bu şekilde fikir edinebileceğini düşünüyorsan lütfen yazının ve bir iletişim biçimi olarak dilin tüm biçimlerinden uzak dur. konuşma bile, dumanla haberleş hatta bundan sonra.

fleur du mal+1, bir tane elif şafak yetiyor

@fleur du mal, @yazmamaya yemin eden adam; oks beybler. (kompleksle donatılmış bir akademisyen gibisin @du mal, sen de benden uzak dur)

sizin gibi kendini bir bok sanan kompleksli hacamatlar için not: derdim, yaptıklarım ya da yapacaklarım sizi ilgilendirmez. fikriniz varsa verin. yoksa da gidip, kendinizi yok diye kandırdığınız, ego ve komplekslerinizi başkalarına kusun canımlar.

yazacağı şeye okunma olasılığına göre karar veren bir insan olarak bana kompleksli demeye pek hakkın yok. senin gibilerden tonla olduğu için artık saygı gösteremiyorum, kusura bakma.

tavsiye istiyorsan vereyim. bol entrikalı, kolay okunabilir, sürükleyici ve yüzeysel bir şey yazarsan kesin okunur. gerizekalı çok bu ülkede.

"kitap yazacağım, fikir arıyorum" gibi bir şey yazıyor mu sorunun herhangi bir yerinde?

insanların kitap okurken ne gibi öncelikleri var, ne tür hikayeleri okumayı tercih ediyorlar, buradaki kitlenin bu konularda vermiş olduğu kararlar nelerdir sorularına cevap almaya çalışıyorum. bu soruları bu şekilde sorduğumda insanlara sıkıcı geldiğinden olsa gerek çok cevap alamıyorum. ben de biraz işi kolaylaştırayım istedim. tamam mı hocam? şimdi birazcık dışarıda bekler misin?

bunu öğrenmek için çok satanlar listesine bakmak yeterli.

sen basbayağı fikir arıyorsun. yeme beni.

yani yazmayacaktım da... esasında amacım senin düşündüğün gibi olsaydı çok satanlar listesine bakmam yeterli olurdu. kendi kendini çürütüyorsun be arkadaş.

hayatım boyunca kitapların içinde oldum. 4 binden fazla kitabı olan, yayın, yayım ve satım işlerinde çalışmış, çeşitli organizasyonların editörlüğünü yapmış birisiyim. insanların hangi kitaplara para vereceklerini çok iyi biliyorum.

bundan bağımsız olarak bir araştırma yapıyorum ve spesifik kitlelerin tercihlerine bakıyorum. buradaki kitlemiz ise ekşi duyuru.

kompleksli insanları çok iyi tanırım. asla tatmin olmazsınız. üstünüze gelindikçe de çıldırırsınız. o nedenle açıklama yapıp, algıyı üstüne itiyorum ve bundan da keyif alıyorum. ayrıca devam etmeyi de çok isterim. sıkıcı pazar günüme neşe kattın. özelden yürüyelim mi?

benim de niyetim pazar gününe neşe katmaktı. ama uykum geldiği için uzun uzun bir şeyler yazamayacağım. kusura bakma, seni de eğlenceden mahrum ediyorum ama.

araştırmanda başarılar. allahaısmarladık.

üçüde çok klise okumam hele birincisi berbat. ille de birini okumam gerekirse 2 yi okurum, üçüncünün filmi daha güzel olur.
konu bilmiyorum ama sevdiğim herhangi birinin biyografisi veya otobiyografisini okurum.

mektup okumayı çok seviyorum ben. edebiyatçıların/komutanların/devlet adamlarının ayırmadan mektup okumaya bayılıyorum gerçekten.

roman hikaye gibi olaya dayalı kitaplardaysa konudan çok üslubun önemli olduğunu düşünüyorum ben, mesela içimizdeki şeytanın internetteki özetlerine falan bir bakın, dünyanın en sıkıcı ve klişe romanı dersiniz, gelgelelim okuyunca anlatılandan bambaşka bir roman çıkar karşınıza.

Çarşı'da 3 mekan açıldı, tarantula, nexus ve (sanırım) e-5. hepsi zeplin stayla.
Akmar'ın yanından yukarı çıkan sokakta muhit açıldı, Karaköy'den ithal.
Moda'da muaf var, ben orayı seviyorum sakinlik babında.

Nispeten sakin bir yer olarak dunia var. Müzikleri güzel.

Bi de ortamı hoş, havadar bir yer olarak liman kahvesi var. İkisi de aşırı gürültülü müzikli yerler değiller. Dunia daha sakin dediğim gibi. İkisinde de sohbet edilebilir.

ben hera'yı seviyorum rex sinemasının sokağında. çok sesli olmuyor müzik, tam sohbet etmelik yer.

Masal evi var kadife sokagin sonlarina dogru. Liman kahvesinin yaninda. Sakin ve guzeldir.

Zeplin. Ama artık hiç sakin değil maalesef.

en büyük risk grubundasın. bıraktıktan sonra başlarsan emin ol eskisinden daha fazla tüketeceksin.

alkolik bir adam 14 ay boyunca alkolü bırakmış. ulan ben bunu bıraktım bunu kutlamak için bu akşam bir şişe bira içeyim demiş.... ertesi gün 2,3,4 derken bira kesmemiş ufak bir rakı, sonra büyük, sonra litrelik. günde bir büyük için adam artık 1,5 kilo tüketmeye başlamış.

hacı alkol bırakılır mı yaa desem kesin linç edilirim burda ama bırakılmaz ki amk, hadi yüksek alkollü içkiler neyse de yemeğin yanında birasız şarapsız olur mu lan, ya da maç izlerken falan kola mı içicen? bişey olmaz yaa göm gitsin asjdf

@reso değil mi ya! ben de onu diyorum işte.

@krem, abi bağımlılıksa bağımlılık yahu, ben hayattan zevk alamayacaksam ne anladım o işten? SEVİYORUM ULEEEN!

abi tam olarak alkolik tanısı nasıl konuluyor?

benim mesela eski polonyalı kız arkadaşım her akşam eve giderken kola gibi 4 bira alırdı. lakin eniştem her gece 4-5 bira içiyor diye çoluğunun çocuğunun rıskını içkiye yatırıyordan, ayyaşa kadar giden ithamlarda bulunuyorlar.

bu kültürden kültüre değişiyor.

yani normal içki içen insanla alkolik insanın farkı ne tam olarak?

not: konuyla alakasız ama kusura bakmayın.

Alkolizm müzmin (kronik), tekrarlayıcı bir hastalıktır. Bu hastalık ilerleyicidir, yani gittikçe kötüleşebilir. Aralarda kendiliğinden ye da herhangi bir dış etkiyle belirtileri azalsa bile zaman içinde yeniden ortaya çıkabilir. Şiddetli alkolizm, şeker hastalığı ye da yüksek tansiyon vb diğer kronik hastalıklar gibi sürekli takibi gerektirir. Aralarda kriz durumları yaşanabilir.
Alkoliklerde alkole karşı fiziksel bir duyarlılığın yanında bütün istenmeyen sonuçlarına rağmen sadece irade gücü ile yenilemeyen içme ile ilgili zihinsel bir takıntı vardır. Yani bu kişiler alkole bağlı olarak yasadıkları kötü sonuçlardan ders almazlar ve hatta başlarına gelenlerin gerçek nedeninin alkol olduğunu inkar ederek teselliyi yine alkolde ararlar.

@edy, kanka hızlı yaşa genç öl demişler, cesedimiz yakışıklı olsun.

@dios, bana sorarsan alkolik değilim. benim için tek sıkıntısı kilo yapması ve maddi olanaklarım pek parlak olmadığı için canıma okuması. zaten para yetişmiyor diye bırakmış da olabilirim bilinçaltında. fikir vermesi açısından; benim olay şöyle oldu: önceleri yüksek alkollü ve pahalı içkiler tüketiyordum(pahalı dediysem normal fiyatlar, sonrasına göre pahalı ama). günde mesela bir yüzlük rakı ya da votka. ilk başlarda gayet güzel böyle beyaz yakalıların mekana gidip zıkkımlanması gibi gayet elit takılıyorum; alıyorum rakıyı, hazırlıyorum mezeyi falan. ortalama 18:00-02:00 arası tüketiyorum. sonraları para yetmeyince bu elit rutin daha çok keşlik denecek olaya döndü. artık ucuz ne bulursam onu alıyorum. cin falan ucuz olduğu için genelde cin, olmadı ucuz votkalar falan. daha da sonra kaçak içki işine falan girmeler. bir arkadaş vardı o sürekli kıbrıs'a gidiyordu, ondan istiyordum bazen.

yani günde bir şişe büyüğünden minimum %40 alkol oranlı içki içmeye çalışıyordum. haaa. bu her gün böyle mi? hayır. bazen 4-5 bira. bazen arkadaşlarla dışarda iki bira falan.

peki teşhisi nerede kondu bunun? anlatayım. bir akşam, daha yeni tanıştığım bir kız aradı beni. bilmem nerede şirketin partisi var. sınırsız içki olacak, seni de sokayım mı içeri dedi. ben de tabi çok sevindim tamam dedim. gittik. o akşam ne kadar içtiğimi elbette hatırlamıyorum. netekim sabahına gözleri hastahanede açtım. beni davet eden arkadaş şirkette baya yetkiliymiş, bölümünün başkanı da ilgilendi benimle. özel hastanede bir haftalık tedavi gördüm. belki biraz da onlara ayıp olur diye şeyetmek istemiyorumdur. gerçi bayadır da görüşmedik kendileriyle. off ben alıyorum ya şarabı. koy götüne gitsin.

@m murphy

abi senin asıl sorunun alkol değil kafan boş bence. hani sıkıntın, tasan yok ama mutlu olacak, heyecan verecek de bir duygun yok gibi. neyse amk kap gel şarabını konuşmak istersen ben buradayım. kafam güzel+psikolog adayıyım. ne zaman istersen.

archangel
death and the maiden

öğlen yesen? o zaman 5-6 yerine 7-8'de yersin olur biter.

O zaman da 10-11 gibi acıkacağım ama?

hayır, öyle olmayacak. 5-6 öğünü 2. öğün oldugu ıcın hemen 3 saat sonra acıkıyorsun.

7-8 öğünün 3. öğün olacağı için 10-11'de o kadar da aç olmazsın.

bir öğün sebze yemeği, bir öğün protein(kırmızı et/balık/tavuk) yanlarına salata ve yoğurt. bol bol su tüketimi- en az 2 litre. her öğünde en fazla bir dilim tam buğday ekmeği. aralarda atıştırma olarak meyve alınabilir. makarna/pilav olmasın, baklagilleri kıs.

miktarları vücudun kalori ihtiyacına göre değişmekle birlikte diyetisyenler buna benzer beslenme tarzı öneriyor genelde.

ama en önemlisi de öğün atlamamak. öğlen yememek çok sağlıksız. yiyecek ortamım olmuyor vs diyorsanız da akşam yemekten sonra atıştırmalık olarak bir avuç badem yanına bir elma ya da iki kivi vs klasik diyet atıştırmalıklarına yönelebilirsiniz.

içki olayı yeme alışkanlıklarını da değiştiriyor. özellikle gece saatleri bünye kalori almaya alışmışsa bunu yenmek zor, organizma hem alkol istiyor hem de atıştırmak.. kendimden biliyorum.

valla bir süre az da olsa kalori almak gerek o saatlerde. sonra dayanamayıp amk diyerek bi akşam tekel bayisine dalıverebilir insan.

ben bu diyet etimek diyorlar kızarmış.. onlardan iki dilim çıkarıp üzerine labne sürüyorum yoksa az peynir,iki üç zeytin, yanına bir ufak domata bir sallama çay, baktım o da tutmadı bir ufak elma vs yapıyorum. saat 10 civarları vs. ilk amaç göbeği eritmek değil alıskanlığı köreltmek.

arkadaşlar tesekkürler. Benim esas sorunum göbek. Diğer yerlerde sorun yok. Yani çok da kilo vermek istemiyorum. Sadece göbek gitsin.

bakayım yemeden deneyelim biraz.

sadece davet ile üyelik mi :(
en son 31 ağustos'ta aktif olmuşlar. ayrıca duyuru değil de sözlük toplaşması.

ben duyuruya özel açayım bir tane bari :D

burada olup yazar olmayanlar da var ya. onları da katalım aramıza daha iyi olur :)

ben amsterdam a giremedim bile kasma yüzünden :(

şu lanet şeyi mace yapsalar ya artık

oh on numara, indirimden ets aldım sırf mp çıkar bi ara diye.

Atlantis / Martin Mystere tam aradığınız şey:

www.idefix.com

Julia

mentollü içme. normalini içemiyosan da zorlama hiç. ya da arada keyif için djarum karanfilli-vanilyalı olabilir.

birkaç gün bırakıp tekrar başla bence. uzun bırakışların ardından başlayınca ilk içişte "ben bunu mu içiyormuşum" hissiyatı oluyor, sonra hemen geçiyor ya, ondan istifade edebilirsin.

abi mentollü mideye çok zararlı. ben 2 sene falan içtim, şimdi ağır kokulara hassasiyetim var kötü bi koku duyunca hemen midem ağzıma geliyor. hep bu mentollü yüzünden. aroma istiyorsan sigara sarmaya başlamayı dene. drum, golden virginia falan deneyebilirsin.

şekerden uzak dur.

Uyumayip, alkolun dibine vurup daga cikmayi mi planliyorsun? Hangi daga cikiyorsun merak ettim? Yerinde olsam oyle birsey yapmazdim.

yolculuk ne kadar sürücek bilemiyorum ama o esnada az da olsa uyursan vücudun sıkıntı cıkarmaz bence.

Çok sürecek bir yolculuk değil. Bir kısmında direksiyonda da olabilirim.

Dağa çıkmak diye bir terim vardı doğru. Bu öyle bir şey değil. Orada zıkkımlanacagim, öncesinde değil.

eqwrtwe öneriyorum ben

Mercan

Ben nedense mercan veya şampiyondan başka yerde yemem.

(bkz: kadı nimet balıkçısı)

kaslarının alışık olmadığı derceede ağır bir egzersiz yaptığında oluyor sanırım bu, birazdan arnold ve angelus gelir aydınlatır.
mineral dengesizliğinden oluyor diye biliyorum o durumlarda yanında gazsız bir soda bulundurup yudumlayabilirsin.

demir eksikligi olmasi lazim.

Fasikulasyona benziyor tarif ettiginiz. Yorgun olunan durumlarda, cok kahve sigara tuketimi oldugunda, mineral (magnezyum vs) eksikliginde gorulebiliyor. Fasikulasyonlarin cok buyuk kismi bu gibi ufak problemlerden kaynaklanir, cozumu duzenlo beslenmektir; ancak cok ufak bir kismi ciddi norolojik hastaliklardan kaynaklanabilir. Bu yuzden norolojiye gidilebilir.

Bu arada spor yapmıyorum. Yani spor yaparken olmuyor. Ağır derken üç kilo pattis kaldırıp iki kat taşıyınca oluyor mesela.

bende de oluyor dediğin şey. kasların güçsüzlüğünden olduğu söylendi bana. kasları güçlendirecek egzersizlerle azalacak ve kaybolacak dendi.

Squat ve plank yap

Doktora gitmelisin öncelikle.

Kas yorulmasına bağlı titreme kasların tükenmesi durumunda yaşanır. Ne kadar tükenirse, o kadar titrersin. Basit günlük aktivitelerde kasların bu kadar tükeniyorsa tedaviye ihtiyacın vardır. En azından bu titremeyi günlük aktivitelerinde yaşamayacak seviyeye getirmelisin. Kasların bu kadar erken tükeniyorsa zamanla başka rahatsızlıkların da doğmasına sebebiyet verebilir.

Dinlenme anında titremen hiç yoksa veya ince işler yaparken titremiyorsan sorun sinir sisteminde değildir; dahiliyeye gidersen seni yönlendirecektir.

fonksyion yitimini bilmem ama bende de var olan yadsıma, inkar tablosu var gibi sizde de. sonra birikip birikip patlıo bunlar. unutmaya çalışmak yerine yüzleşmek gerekiyor. ben kişisel sebeplerle terapiyi yarım bıraktım ama çözeydim eyiydi.

unutulması gereken konular olduğunda, en iyi tekrar yapıldığı zamanlardan olan uykuyu da es geçeriz. sıkıntılıyken uykunun gelmemesi, unutma isteğinden kaynaklanabilir. uykunun tam alınamaması ve bu durumun kronik hale gelmesi hem hafızayı hem refleksleri hem bütüncül düşünmeyi olumsuz etkileyebilir

Aha! Ayni sey benim de kafama takiliyor. Boyle yapa yapa beyinde bazi kisimlara "sen bundan sonra yan gel yat, kendini fazla yorma" talimati mi veriyoruz diye dusunuyorum. Hatta boyle olduguna ciddi ciddi inaniyorum. Cunku gencecik yasimda Alzheimer noktasina dogru gidiyorum. Beyin cok karmasik, dusundugumuzden daha fonksiyonel calisan birsey. Ve cok esnek bir yapiya sahip oldugunu, duruma gore kendini yeniden yapilandirdigini biliyoruz.
Bu konuda hicbirsey bilmiyorum ama bence bu mumkun. Cunku beyin bircok seye kendi kendi karar veriyor bizim ne yaptigimiza, nelerle karsilastigimiza bakarak.

@3/3 peki ne yapmalıyiz?

m murphy; genelde kaygı bozukluğu olan insanlarda, travmatik durumlarda, obsesyon tabanlı hastalıklarda görüldüğünü düşünüyorum. yani düzeltmek oldukça zor. belki bu durum bu şekilde olmasa, unutmak için takla atmasa beynimiz, çok daha sıkıntılı durumlar ortaya çıkabilir. akıl yürütme, karar verme, hızlı kavrama (zeka) normalden daha az verimli hale geliyordur. yani kapasite altı yaşamaya başlanabilir en azından bir dönem. dikkat eksikliğinde yaşanan performans düşüşü, bu durumda da geçerli olmalı. dikkat eksikliği aynı zamanda bu durumun hem sebebi hem de sonucu olabilir.

not: tüm yazdıklarım şahsi düşüncelerimdir. bilimsellik iddiası yoktur.

Beyinsel fonksiyon yitimi mi oluyor acaba diye düşünüyorsan oluyordur, beyin bir gizem ama acaba böyle olur muyum diyince dusunuyorsan öyle olursun tabi bu benim uydurmam ama oyle bence

Bütçe konusunda sıkıntı yoksa: www.bicakcim.com

Bütçe konusunda sıkıntı varsa aynı markanın diğer bıçakları da oldukça kaliteli.

pirge'nin sitesinden de söyleyebilirsiniz. biz classic modelini kullanıyoruz, memnunuz.

pirge+1

daha önce sormuştum. arkadaşın önerisine istinaden Metro'dan aldım bir tane. 30 TL civarındaydı yamulmuyorsam. Gayet memnunuz.

eksiduyu.ru

şef bıçağı bir defa alınır. zwilling, wüsthof alamıyorsanız, victorinox, solingen onlar da olmuyorsa ikea'ya bakın.

www.chefknivestogo.com

Ben. Cunku izlemedim.

"en güzel dizi breaking bad taam mıııı"cılar yüzünden zaten bir tiksindim, bir de kimya bilince az bi şey, olmadı o ilişki, yürütemedik biz.

çok boktan bir dizi.

not: izlemedim.

soruyu "izleyen var mı, izleyen varsa beğenmeyen var mı, beğenmeyenler neden beğenmedi" şeklinde düzenle bence :)

herkes o kadar çok övdü ki uyuz oldum diziye. korku içeren dizi istiyorum breaking bad diyorlar, komedi istiyorum breaking bad diyorlar, dram diyorum breaking bad diyorlar izlemeden sıkıldım.

Doku uyusmazligi.

Altmetin: Sarmadı.

"say my name"

walter'ın tam bir ezik olduğunu düşünüyorum. skyler'ı bile walter'dan daha çok sevdiğimden dolayı diziye karşı bir şüphe duyuyorum.

temponun cok dusuk kaldigi bolumleri, anime fillerlari gibi bombos bolumleri var. histeriklesen karakterler, sorunlu aile klisesi, surekli asiri tepkiler ve yapay marjinallik havasida cabasi.

izledim bence fena degil ama kesinlikle "ooo efsane hacıaabi" kıvamında degil.

çünkü 2. sezon arası oz u izledim. bir daha da geri dönemedim.

izledim biraz sarmadı, biraz tempo biraz konu çekmedi, çekmiyor. diğer sarmayan ama ortamda "cog iyi abi yaee" diye bahsedilen diziler de sarmadı.

Mesela;
six feet under
dexter
lost
twin peaks
american horror
walking dead

not: ortamlarda da sarmadı diyorum.

ıyy çok kötü sevmedim diyemem, akıcı gitti. walter gıcık bi karakter olduğu ve negatif bir dizi olduğuğu için; ardarda izlerken bu negatiflik beni birnevi depresyona sürüklüyeyazdığı için çok sevdim diyemicim.

sanırım en büyük sebebim karakterlere alışamamam izledigm her dizide bir karaktere mutlaka baglanmalıyım öyle garip bir yapım var..ısınamayınca olmuyor birde her önüme gelen aaa süper dizi manyak dizi diye diye soguttular merakım kaçdı..izlemedim izlemeyide düşünmüyorum sanırım

çok feci abarttıkları için. 4. sezondayım haftada bir bölüm bile anca ya ilerleyebiliyorum ya ilerleyemiyorum şu an. hani bitsin diye izliyorum. öyle çok da fantastik gelmedi bana. eğer bu kadar şişirmeseydiler, izlenirdi.

www.youtube.com

3 bölüm falan izledim ve hikaye aşırı yavaş ilerliyordu, üç bölümde bi cesetten kurtulamadılar. sıkılıp bıraktım.

@aurora90 gibi izlediğim dizilerde bulunan karakterlere bir sempati beslemem lazım. Hatta bir adım daha ilerisi "güzel insan" olmalarını isterim, dizin açılış sahnesinde beyaz slip donla sizin çirkin walter'ı gorunce koptum zaten ama yine de birkaç bölüm izledim. olmadı, ilişkimiz yürümedi dizi halkıyla...

ailesine (hank hariç) ısınamadım. walter kötüleşmekten öte giderek iticileşti. izlemediğim 4-5 bölümü kalmıştır, merak edip sonuna bakmadım bile. tamam kaliteli seri, akılda kalan çok sahnesi var ama efsane diyenler başka neleri izlemişler acaba. çok ağır ilerliyor diyenler de ağır dizi/film görmemişler. ortanın üstü, güzel bir dizi işte.

Cok bos zamanim oldugu bi donem oturdum bastan sona izledim. Guzek diziymis dedim ve gectim. Hic bir sezon finalinde muhtesemmis vs demedim. Kendi finaline de demedim. Bu diziye tapanlari da anlayamadim acikcasi. Benim icin tum zamanlarin en iyi dizisi ve en iyi finali 6 feet under dir. Ve daha onu yerinden edecek bir diziye denk gelmedim. asiri dizi takip eden birisi olarak bunu soyleyebilirim.

7 bölüm kadar izledim.
çok üzücü, yıpratıcı geldi işlenişi.
öyle hep süper mutlu olaylar olsun, drama olmasın vs diye bir beklentim yok bir şey izlerken. üzücü derken kastettiğim başka bir hal. tam anlatamıyorum.
kendimi daha "sağlam" hissettiğim bir anda, tekrar şans vermeyi düşünüyorum.